Anasayfa » Uncategorized » BİR DUYGUDURUM BOZUKLUĞU OLARAK DEPRESYON

BİR DUYGUDURUM BOZUKLUĞU OLARAK DEPRESYON

Depresyon yüzyıllardır tanımlanan bir bozukluktur M.Ö dönemlerde melankoli (ağır çökkün duygudurum) tanımını ilk kullanan Hipokrat’tır. İlk kez toplu şekilde hastalığın belirtilerini tanımlayan, gidiş ve sonlanış hakkında bilgi veren ise Kraepelindir.

Depresif bozukluk (major depresyon) duygudurum bozuklukları arasında en sık görülendir. Tek bir hastalık dönemi olabileceği gibi yineleyen ataklar şeklinde de devam edebilir, yineleyen ataklar her 3 hastadan birinde görülebilmektedir ve ataklar arasında çeşitli derecelere kalıntı belirtiler olabilmektedir. Bu açılardan bakıldığında depresyon önemli bir halk sağlığı sorunudur ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) acil sağlık sorunlarını sıraladığı listede depresyonu 4. sıraya almıştır. Yapılan birçok çalışmada depresyon tanısı almış kişilerin belirgin işlev kayıpları yaşadığı ve bu işlev kayıplarının çoğu zaman şeker hastalığı, yüksek tansiyon ve kalp rahatsızlıkları gibi hastalıklarda yaşanan işlev kaybıyla eş ya da daha şiddetli olduğu tespit edilmiştir.

Depresyon tanısı konabilmesi için belirtilerin en az 2 haftadır var olması gerekmektedir gün içinde yaşanabilecek ya da kısa süren durumsal duygudurum dalgalanmaları depresyon olarak değerlendirilmez.

Psikiyatri için tanı koyma kılavuzu olan DSMV’e göre depresyon tanısı konulabilmesi için aşağıdaki belirti ve bulguların en az 5’inin en az 2 haftadır devam ediyor olması ve bu belirtilerin klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, mesleki ve sosyal alanlarda kişinin işlevselliğini önemli ölçüde etkiliyor olması gerekmektedir:

-Hemen her gün, yaklaşık gün boyu süren çökkün duygudurum
-Tüm yaşam etkinliklerine karşı ilginin azalması veya bunlardan eskisi kadar zevk alamama
-Diyete bağlı olmaksızın, önemli derecede kilo kaybı veya kilo alımının olması
-Hemen her gün uykusuzluk (insomnia) veya uykuda aşırı artış (hipersomnia) olması
-Hemen her gün psikomotor ajitasyon (huzursuzluğun dışardan gözlenebilir şekilde davranışlara yansıması) veya psikomotor retardasyon (hareketlerde belirgin yavaşlama) olması
-Hemen her gün yorgunluk, bitkinlik, enerji kaybının olması
-Hemen her gün değersizlik, aşırı ya da uygun olmayan suçluluk duyguları olması
-Dikkat ve/veya konsantrasyonda belirgin azalma veya karar verme güçlüğü
-Yineleyen ölüm düşünceleri ya da girişimi

Bu belirtilerin günlük hayata yansımaları ise hastalığın şiddetiyle ilişkilidir.

-Huzursuz, kaygılı, endişeli bir görünümde olabilecekleri gibi sanki ilgisiz, umursamaz bir haldeymiş gibi de olabilirler.
-Konuşmada azalmadan hiç konuşmamaya kadar seyreden bir tablo olabilir.
-İçe kapanma, insanlardan uzaklaşma, daha alıngan ve kırılgan olunabildiği gibi insanlara karşı daha şüpheci ve düşmanca tutumlara da girebilir.
-Unutkanlık sıklıkla vardır ve dikkatteki azalmaya bağlı olarak ortaya çıkar.
-Kişinin düşünceleri geçmişin kötü anıları, pişmanlıkları ve suçluluklarıyla doludur sürekli yaşadığı olumsuz olaylar zihnindedir ve gelecekte aynı derecede karanlıktır
-Benlik saygısı ve kendine güvende azalma olur, kendi kendini suçlama, bütün olumsuzluklardan kendini sorumlu görme olabilir.
-Hareketleri, konuşması ve düşünceleri yavaşlamış olabilir
-Kilo kaybı olabileceği gibi üzüntü ya da sinirlenmek gibi duygularını yemek yoluyla bastırabildikleri için aşırı kilo alımı olabilir
-Uykuda azalma ya da artma olabilir ancak her iki durumda da kaliteli bir uyku olmaz genellikle uykudan dinlenmemiş ve yorgun kalkarlar. “Bedenim uyudu ama beynim hiç uyumadı” cümlesini sık duyarız
-Baş ağrısı, omuz sırt ağrısı gibi yaygın ağrılar olabilmektedir, bulantı, kabızlık ishal gibi bedensel belirtilerle sıklıkla vardır.

Kimler Risk Altındadır:

-Kadınlar erkeklere oranla 2 kat fazla depresyon tanısı almaktadır
-Medeni durum ile ilgili çalışmalar boşanan ya da eşlerini kaybedenlerde artmış riski göstermektedir.
-Erken yaşlarda karşılaşılan olumsuz yaşam olayları
-Ailede depresyon tanılı bireyin varlığı
-Sosyal stresler (iş kaybı gibi olumsuz yaşam olayları varlığı)

Depresyonun Nedenleri

Depresyonun nedeni irade ya da kişilik zayıflığı gibi yargılayıcı cümlelerle açıklanamayacak kadar karmaşık biyo-psiko-sosyal mekanizmaları kapsar her bireyin yaşamının bir döneminde depresyona girme riski %5-17 arasında değişmektedir.

-Genetik
-Beyim biyokimyasında değişiklikler: Özellikle seratonin dopamin ve noradrenalin gibi hormonlarda olan değişiklikler
-Nöroendokrin sistem anormallikleri: HPA( hipotalama hipofizer adrenal aks) ve hipotalamus-hipofiz-tiroid bezi aksı
-Erken çocukluk çağı sorunları
-Hastalık öncesi kişilik özellikleri

Yine depresyonun nedenlerini açıklayan psikanalitik ve bilişsel görüşler olmak üzere farklı hipotezler vardır

Depresyon Tedavisi

Depresyon tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır her geçen gün kullanıma giren farklı tedavi yöntemleri depresyon tedavisini zenginleştirmiştir. İlaç tedavileri, psikoterapiler ve GAPS gibi bağırsak beyin fizyolojisini dengeleyen ve düzenleyen tedaviler mevcuttur.

Dikkat edilmesi gereken husus ilaç tedavisinin an az 6 ay sürdürülmesidir tedaviyi erken bırakmak şikayetlerin hızlı bir şekilde tekrar ortaya çıkmasına neden olur. Uygun tedavi sonrası yeni bir depresyon atağı oluyorsa tedavi daha uzun sürdürülmeli ve gerekirse uzun süreli koruyucu tedaviler başlanmalıdır.

Eğer depresyon tanısı almış bir bireyin yakınıysanız şu cümlelerden uzak durun

Kafana takacak ne var
-Düşünmemeye çalış
-Her şeyin var neyi kafana takıyorsun
-İstersen üstesinden gelirsin

Ve en kısa sürede yardım almasını sağlayın.

 

Psikiyatri Uzm. Dr.Neslihan Levent
Gelişim Psikiyatri ANTALYA

Yorumlar kapalı.